14 Ocak 2009 Çarşamba

Her devrin kadını

Normalde direkt alıntı yapmamaya özen gösteririm bu blogda. Ama hakkında hiç de olumlu düşüncelere sahip olduğum birinin ipliği pazara çıkaran bir yazı görünce dayanamadım:) ekşisözlükte okuduğum bir yazıdan yola çıkarak bu yazıyı yazıyorum.(Alıntı sadece bir bölüm geri kalanlar benim düşüncelerimi içermekte)

İ.Melih Gökçeğin dişi versyonudur gözümde Nazlı Ilıcak. Dam de sion ve Louzanne mezunu olmasına rağmen konuştuğunda en fazla, her hangi eğitimsiz bir kadın (erkek de elbette) kadar zeka pırıltıları ve entellektüalite sergileyebilen bir insandır. Kısacası büyük ama içi bomboş bir küptür. Bugüne kadar gündemde kalabilmesi her kesimin bildiği üzere her iktidara yakın durmasıyla mümkün olmuştur, zamanında uçakta onca kişinin şahitliğinde Mesut Yılmaz'a "İzin verin yağdanlığınız olayım" sözü bunun hem ispatı hem de gazetecilik adına yüz karası bir durumun tescilidir. Aslında bu kısmı fazla uzattım, evladı "wonderkid" M.Ali Ilıcağın adının zikredilmesi dahi yeterdi.

Geçenlerde ekşisözlüğü okurken Nazlı Ilıcağın bir beyanına denk geldim, aynen alıntı yapıyorum;
" bu durumda, ibrahim şahin neyle suçlanıyor? daha doğrusu nasıl suçlanıyor? günah keçisi arayıp, "kana susamış medyayı" rahatlatmak istiyorsanız, 1984'ten beri terör konusunda ülkemizde büyük hizmetler vermiş olan, bu uğurda teröristlerle girdiği göğüs göğüse mücadelede defalarca yaralanan ibrahim şahin'i bari seçmeyin.ibrahim şahin, üç defa israil'e, bir defa iran'a, bir defa suriye'ye, avrupa'nın bütün ülkelerine ve abd'ye, bazen yeşil, bazen kırmızı pasaportla gitti. sadece çok önemli görevlilere verilen, avrupa'da silâh taşıma izni ona verildi. şahin, özal'ın yurt dışı seyahatlerinde, gizli korumasıydı. işte günah keçisi haline getirilen ve hapse atılmak istenen adam bu. onu iyi tanıyın ki, yapılmak istenen kötülüğü daha iyi kavrayın."

Şok oldunuz değil mi! Nasıl olur da bizim demokrasi neferi biricik Nazlı teyzemiz, hem de Ergenekon olayının açığa çıkması için hükümete ve savcıya o kadar destek verirken, olayın önemli sanığı konumunda olan bir kişinin böylesine arkasında durabilmişti?

Ama tabi ya! Nazlı hanım o yazıyı Susurluk zamanında yazmış. E ne de olsa kendileri o zaman Erbakan hoca ve Çiller'le çok yakındı ve o zaman ki "konjonktür"de o şekilde yazması gerekmekteydi. Zaten kendisi dün yayınlanan yazısında Susurluk ve Ergenekon'un bambaşka şeyler olduğunu belirtti (1.yerseniz, olmadıysa 2.çevir kazı yanmasın:)

Şimdi görüyor musunuz, bize entellektüel,demokrat, aydın diye tanıtılıp( Elbette bir çok dürüst aydını tenzih ederim), yaptıkları programlarla, yazdıkları yazılarla hayatımızda yer işgal eden, düşünce kirliliği yaratan insanların aslında ne olduğunu... Bunu söylüyorum çünkü önyargısız insanlar olarak bunları (Ilıcak familyası, Emre Aköz, Nur Çintay, Ekrem Dumanlı,Mümtazer Türköne ki kendisi susurluk zamanı Çiller'in danışmanıydı ve benzerleri) dinlediğinizde kafanızda "ya adamın dediklerinde haklılık payı varsa" diye düşünüyorsunuz, resmen "fikri dezenformasyon"a maruz kalıyorsunuz ve neye inanacağınızı şaşırıyorsunuz. Halbuki onların amacı bu değil sadece yaratılan kaos ortamından rant elde etmek( Mesela Aköz için bir şişe Talisker:). Ama artık omurgasızlığın kamuflesi eskisi kadar kolay değil. Görüldüğü gibi yazılan her yazı digital ortamda arşivlenip hiç beklenmedik bir anda karşınıza çıkabiliyor. Umarım Türk halkı bunların farkına varır da, (adalet bakanımızın egenekon davası için söylediği cümleden alıntı yaparak söylüyorum) medyanın bağırsaklarındaki bu pisliklerin dışa atılmasını sağlar.

Hiç yorum yok: