13 Nisan 2009 Pazartesi

İki Büyük!!!

Bir kaç sene önce Yılmaz Özdil dünyadaki bütün derbilerin tarihi, kültürel ve sosyolojik analizini yapıp en alta GS-FB rekabetinin içinin ne kadar boş olduğunu belirtip derbinin adını koymuştu "Sidik Yarışı Derbisi".

Hakikaten de bu son derece doğru bir tespitti. Allahaşkına bir insanın Fenerbahçe ya da Galatasaray'dan birini tercih etmesinin nedeni ne olabilir? Hadi GS nin tarihi bir lise ekolü var oradan mezun olanlar GS'yi tutmakta bir sebebi var keza Kadıköy'de oturanların da Fenerbahçe'yi. Ama bu iki takımın arasındaki rekabeti ve Türkiye'nin en büyük "maç olayı" olmasına iten faktörler başka nedir? Ben size söyleyeyim hiç. Aralarında Rangers-Celtic'te olduğu gibi bir din(mezhep)farkı var mı? Yok. Betis-Sevilla gibi işçi-burjuva farkı? Yok. Boca-River'daki zengin-yoksul? Yok. Atletico-Real Madrid(sanılanın aksine barca-real'den daha kanlı bir derbidir) Kralcılarla düzen karşıtları? O da yok. Yani demek istediğim siz Türkiye'de ki herhangi bir insanın boynundaki atkısını ya da giydiği formayı formayı görmeden sosyal sınıfına bakarak Feneri mi Galatasaray'ı mı tuttuğunu anlayamazsınız. İşte bu yüzdendir ki aslında sırf ticari nedenlerle şişirilen bu "derbi" niteliği bakımından bir Karşıyaka-Göztepe hatta ve hatta Sarıyer-Zeytinburnu derbileriyle boy ölçüşemez.(Bir de utanmadan iki büyük kaldı teranesi söyledurur oldu. Hadi biz beşiktaşlılar olarak büyüklüğün sizin tanınmladığınız kavramlarla tanımlamayız da en azından bizim aramızda ki tüm negativ unsurlara rağmen politik bir duruşumuz var)

Hadi buraya kadarını bir kenara koyalım ve diyelim ki biz nev-i şahsına münhasır bir ülkeyiz, sonuçta bizim derbimiz de böyle. İki camiayı ele alalım. Sonuçta futbol denilen sektör birilerine para kazandıracaksa, ilk önce yapılması gereken sahada oynanan oyunun iki takımın taraftarını da doyurması. Yıllardır şu saçmalığı izleyen biri olarak soruyorum, uzun yıllardan beri kıran kırana iki tarafında muhteşem bir futbol ortaya koyduğu bir GS- FB maçı izlediniz mi? Bu sorunun cevabını objektif bakkan herkes "hayır" olarak verir. GS-FB maç günlerinin en güzel zamanı maç öncesi yayınlar. Peki neden adları büyük bu takımlar sahada pozitiv futbol ortaya koyamıyorlar? Çünkü işin kolay yönüne kaçıp, cahil ve eğitimsiz futbol seyircisini hamaset edebiyatlarıyla gazlayıp, birbirine düşman ediyorlar. Saha dışında kolkola gördüğümüz iki takım futbolcuları sahada birbirine giriyor, aynı şekilde hükümetten bir talepleri olduğunda ağız birliği eden yöneticiler, maç günü birbirlerine mermer kültablası fırlatıyorlar. Böylece sahada yaşanan futbol fakirliğinin üzeri kapatılmış oluyor. Cahil GS'li kendi futbolcusunun sahada dövdüğü bir fenerli üzerinden orgazm oluyor, pek tabi ki de aynı şekilde Fenerli'de GS'li dövüldüğünde ve bu sidik yarışı derbisi bu şekilde yıllardır devam ediyor.

Halbuki her şey Fenerbahçe'nin şamiyonluğu garantiliyerek çıktığı Sami Yen'de ki maçta Galatasaray'ın sahaya çıkan takımı futbolcuların alkışlamasıyla değişebilirdi. Çünkü böyle bir hareket sonucunda bir sonraki sezon Kadıköy'de oynanacak maçta, FB seyircisi yıllardır yaptığı iğrençlikleri ya sergileyecek yüzü olmayacaktı ya da yine de benzer bir tutum içine girme cüreti gösterdiğinde sağ duyulu herkes tarafından kınanacaktı. Bu da yıllardır yaşanan saha içi ve dışı şiddete set çekecekti. Ama olmadı. Nedeni de bence Türk futbolunun gördüğü en kötü ve en fair play'den uzak yöneticisi olan Adnan Polat'ın Fenerbahçe'nin haketmeden şampiyonluğu kazandığını iddia ederek bu jesti engellemesiydi. Velev ki bu doğruydu, o zaman sayın Polat 8-0 lık maçla ve Malatyaspor'a verilen arabalarla yaşanan şampiyonluklarda neden o kadar sevinmişti ve o şampiyonlukları hak ettiklerini düşünmüştü?

Bu rezalet zincirinin içerisinde futbolculara da ayrı bir paragraf açmak lazım. En başta Sabri ve Lugano. Hadi Lugano türk futbol tarihinin gördüğü en orospu çocuğu yabancısı olmasına rağmen takımına en çok katkıyı sağlayan oyuncuların başında geliyor, peki sen Sabri nesin Allahaşkına? Nerdeyse 10 senedir giydiğin formanda bir gram ilerleme sağlamadın, takımına yaptığın tek katkı 3-2 lik Liverpool maçı ile Kewell'a çekirdek çitlemeyi öğretmek oldu, bir bokmuşsun gibi maçın ilk dakikasından son dakikasına kadar çirkefliğin alasını yaptın. Sonra Emre Belözoğlu, Hasan Şaş ve tabi ki mağra adamı Volkan. Semih ve Arda'ya binlerce kez yazıklar olsun. Eğer iki takımın yönetimi içerisinde hala aklıbaşında insanlar varsa(Ah Seba ah) şu adamların kulaklarını iki-üç santim uzayıncaya kadar çekmeliler.

Ve son sözüm GS'nin üst kapalı taraftarına. İnanın o çıktığınız çatı çöküp geberseydiniz bir gram üzülmezdim hatta oh olsun derdim. Ama Allahın gerizekalıları, altınızdaki masum insanlar eğdiğiniz çatının altında kalacak diyede mi düşünmediniz! Siz o çatıya çıkınca Galatasaray maçı mı kazandı hıyarlar? Allah sizin belanızı versin!