18 Kasım 2008 Salı

Aysun Kayacı'nın oyu ve İ.Melih Gökçek















Aslında aradan uzun zaman geçti, ne var ki bu blogda yeni yazmaya başladım. Güzelliğin "yeter" olmadığının farkında olup da kendini entellektüel açıdan geliştirmeye çalışan kadınları hep takdir etmişimdir. İster toplumda kabul görmek, ister dikkat çekmek olarak adlandırın, benim için hiç fark etmez. Ha derseniz ki Aysun Kayacı güzel bir kadın olmasaydı o bilgi birikimle diğer üç entellektüel kadının yanında program yapabilir miydi? "Yapamazdı" derim, ama sorun o değil.
Geçen yıl Aysun Kayacı programında "benim oyumla dağdaki çobanın oyu neden eşit?" sorusunu sorduğunda yer yerinden oynadı. Özellikle AKP yönetimi bu sözlerin üzerine çok gitti (tabi kimse sormadı kendilerine o kadar gariban edebiyatı yapıyorsunuz ama milletvekili listelerinizi hazırlarken o garibanlardan hiç aday gösterdiniz mi? diye)
İnsanların eğitim durumuna göre oy hakkına sahip olması yeni ortaya atılan bir mevzu değil. Tarih boyunca tartışılmış bir konu. Benim kişisel fikrim, insanlar oy verirken ihtiyaçları üzerinden iradelerini sandıklara yansıttıkları yönünde. Bu ihtiyaçlar her birey için farklı ortaya çıkmakta ve siyasi iradeler bu ihtiyaçlara göre çözüm sunmakta. "Bir torba kömür, 5 kilo bulgur için oyunu satıyorlar" serzenişi çok saçma. Sonuçta açlık sınırında yaşayan bir insanın, hayati ihtiyaclarını karşılayan siyasal partiye oy vermesi kadar doğal bir şey olamaz. Ayrıca bundan şikayetçi olan insanlar şu soruya dürüstçe cevap verebilirler mi, - Sana 20 milyar versem, bir sefer oyunu benim istediğim partiye verir misin? Dikkat edin kömür ve bulgur eşittir en temel ihtiyaç, ama orta ve üst kesim için 20 milyar, sadece güzel para, o kadar.
Ammaaaaaa... Aysun Kayacı'nın sözlerinde bir noktada haklılık payı var, o da Türkiye'de yeterince işlemeyen bir mekanizmadan kaynaklanmakta. Nedir o? Hukuki denetim. Ankara'yı ele alalım. Geçen seçim İ.Melih Gökçek %54 oy aldı. Gökçeğin seçmen kitlesinin büyük bir kısmı kömür ve gıda yardımı alanlardan oluşuyordu. Dediğim gibi buna itirazım yok, ama bu adam sırf %54 oy aldı diye, yaptığı alt-üst geçitlere harcadığı para, "60 bin dolar param var" dedikten sonra "hatırımı kullandım" diyerek 1.5 milyon dolarlık villa alması soruşturulmuyorsa, en önemlisi Gerede'den gelecek tertemiz suyu sırf ihalesini DSİ yapacak diye reddedip, kendi yaptığı ihalelerle arsenikli ve kadmiyumlu Kızılırmak suyunu zorla bize içirmesine devletten hiç bir kurum ses çıkarmıyorsa, işte o zaman Aysun Kayacı haklıdır. Çünkü hukukun üstünlüğünün olmadığı, denetim mekanizmasının sağlanamadığı sistem demokrasi olarak adlandırılamaz.

1 yorum:

Uygar Tünay dedi ki...

Hay ağzını öpeyim Salamy Abi! Dediklerinin altına imzamı atıyorum.