14 Mayıs 2009 Perşembe

Sabah böcekleri vs. programların reyting ve hitap ettiği kesim dolayısıyla yaptıklarını bir nebze anlayabilmek mümkün(favori adamım yukarıda ki zat, hele ki bir seferinde "hocam endeskopi orucu bozar mı" sorusuna uzun uzun yanıtlar vermesini unutamam) ama koskoca gazetelerin, haber programlarının her olayı bir ilahiyatçıya yorumlatılması olayı artık gerçekten hem kabak tabı vermeye hem de sinir bozmaya başladı.

Geçenlerde geçirdiği kaza sonrası felç olan vatandaşın ötenazi başvurusunun kabul edildiği bir haberde, zavallı adamla sakatlığı nedeniyle çektiği acılarla ilgili röportaj biter bitmez bir ilahiyatçıya bağlanıldı. Adam da hemen fetva vermeye başladı, yok cehennemde yanarsın, şöyle olursun böyle olursun diye(biri de ulan senin boynundan aşağısını felç edip burnuna bir sinek konduralım bakalım intihar ediyor musun etmiyor musun diye sormadı). Yani bir insanın kendi yaşam hakkı üzerindeki özgürlüğüyle ilgili yorum hakkı görebiliyor bu insanlar.

Hadi intihar gerçekten islamda düzenlenmiş bir konu olduğundan (tabi kul ile allah arasına girme hakkıda yok ama) bu tip konularsa din adamlarının çıkışları bir yere kadar anlaşılarbilir. Peki ya diğer konular? Münir Özkul'un kızı sperm bankasından çocuk sahibi olmuş, elbette hem kişi bakımından hem de olay bakımından ilgi çekici bir konu ve bu psikologlar, sosyologlar hatta biyologlarca güzelce irdelenebilecekken, mikrofonlar yine din adamlarına çevriliyor. Sperm bankasından hamile kalmak caiz mi değil mi? İşin daha da acıklısı kendilerine mikrofon uzatılan din adamları da "yahu bana ne soruyorsunuz bunu?" demiyor(öyle ya kuranda sperm bankası var mı). İlle bir görüş sunmalı ya, başlıyorlar saçmalamaya. Yok başka çocuklar dalga geçermiş "senin baban buzdolabından" diye. Bunun dinle ne alakası var? Kahvedeki vatandaşta aynı yorumu yapabilir. Ayrıca mesele çocuğun alay konusu olmasıysa tamamen doğal yollarla dünyaya gelmiş şahsım ve tanıdığım bir çok kişi çocukken hem alaya maruz kalmış, hem de başkalarıyla alay etmişizdir. Bunların kişiliğimize olan etkilerinin de çok olumsuz sonuçlar doğurduğunu sanmıyorum. Üstüne üstlük bu din adamlarının bilgisine over rated bir biçimde başvurulması, bu insanların kendilerini allame-i cihan sanmalarına neden olmakta. Zamanında kendi halinde biriyken, her konuda fikrinin alınması sonucu(hocam resimli tişörtle namaz kılınır mı, 99999 kez tespih çekerken tespihin ipi koptu cehennemde yanar mıyım, hormonlu sebze yemek dinen caiz midir, yurtdışındaki bankanın faizi haram mıdır) kendini her işe ehil gören ve ülkeyi yönetmeye soyunan Yaşar Nuri Öztürk'ün hali ortada(e sorulara bakılırsa adam da haklı içlerinde, sağlık var, sanat var, ekonomi var, bu arada Şahane hanımın şahaneliği konusunda yorumum yok:)

Neticede bir çocuğun babasız büyümesi psikologların, bunun topluma etkisi sosyologların, işlemin sağlıkla ilgili kısmı hekimleri ilgilendirirken, din adamlarının her konuda olduğu gibi bu konuya da maydonoz olmaları, hangi inanca bağlı olursa olsun toplumların din yoluyla kontrol altında tutulma yolunun ne kadar somut şekilde uygulandığını gösteriyor. Başka türlü tek üretimi dua olan Vatikan nasıl dünyanın en zengin devletlerinden olabilirdi ki?

Hiç yorum yok: