12 Mayıs 2009 Salı

Bıyık

Konu bayatladı ama olsun, sonuçta mesele var olan ve daha kötüsü idare edenlerin zihniyetinin bir kez daha gözler önüne serilmesi. Hukuk devletinde yaşadığımıza dair inancımı kaybedeli zaten çok oldu. Bir kız öldürülüyor ve fail bir türlü yakalanamıyor. Elbette bu kadar güçlü ve bağlantıları olan bir ailenin 6 milyar insanın yaşadığı bir dünyada evlatlarının izini kaybettirmeleri imkansız değil, ancak fail gariban olduğunda "özel sorgu teknikleriyle" onu iki dakikada öttüren emniyetin bu olayda hiç bir ip ucuna ulaşamamış olması insanı düşündürüyor.
Ama asıl konu bu değil. Belki Cem Garipoğlu bu cinayeti işlemedi, sonuçta her ne kadar kesine yakın deliller var olsa da, yargılama süreci tamamlanmadan, en azından kanunen, bir insanı katil olarak nitelendiremeyiz.
Burada asıl irdelenmesi gereken konu Celalettin Cerrah'ın zihniyeti. Ayşe Arman kendisine Cem Garipoğlu'nun neden yakalanamadığını soruyor. Dikkat edin burada soru gayet basit ve haklı. Neticede ortada bir cinayet söz konusu ve olaya bakmakla görevli ve yetkili makam İstanbul savcılığı ve emniyeti. Dahası sorunun içerisinde "neden bu cinayet önlenemedi?" gibi bir başka soru da yok. Cerrah'ın sorumluluktan sıyrılma noktası ise kelimelerle tanımlanamayacak kadar korkakça. Koskoca emniyet müdürü olayı kızın iffetine ve ailenin bu durum karşısındaki sorumsuzluğuna bağlıyor. Açık açık "kızlarına sahip çıksalardı" demeye getiriyor. Bunu diyen, 10 yaşındaki çocuklarının eline silah verip poligona atış yapmaya götüren biri. Ve olayı bağladığı konu 17 yaşındaki bir kızın iffeti gibi tamamen subjektif bir konu. Biraz medeni herhangi bir ülkede olsa anında görevden alınırken bu ülkede baştacı ediliyor bu kişi. Ne de olsa başbakan'ın kendisine güveni tam. (Teröristle girişilen çatışmada emniyet şeridinin bir metre gerisinde insan ölürken yapılan bir açıklama. What a wonderful woooorld!)
Madem konu iffetten açıldı, öyleyse Cerrah'a şu soruları soralım, bir kız çocuğuna sırf ailesi mi sahip çıkmalı? Devletin bu konuda hiç mi sorumluluğu yok? Elbette var ve bu kanunlarla çizilmiş. Mesela 18 yaşından küçük çocukların içki ve sigara almaları yasak. Peki bunun denetimi kimde? Emniyette, peki İstanbul'un herhangi bir semtinde oğlunuzu veya kızınızı bakkala gönderdiğinizde kendisi rahatça içki ve sigara alabiliyor mu? Alıyor. Peki emniyet neden bunun önüne geçemiyor? Neden esrar, ex, kokain satıcıları sokaklarda cirit atıyor. Bunların sorumlusu siz değil misiniz sayın Cerrah?
Pala bıyık bırakmakla(sahi devlet memuru normuna uygun mudur o bıyık?) otoriter olduğunu zanneden beceriksiz bir yönetici Cerrah. Dahası sergilediği zihniyet, köşesinde zavallı kızı "kabak çiçeği gibi açılan köylü kızın hazin sonu" benzetmesiyle olayı nitelendiren Mehmet Şevki Eygi'yle aynı. Ve bu insan İstanbul gibi bir cenderenin emniyet amiri. Böyle bir durumda insanın yaşadığı şehirde kendini güvende hissetmesi mümkün olabilir mi?
Hiç bir olay tek bir nedene bağlanamaz. Evet belki Münevver Karabulut'un ailesi kızlarını daha iyi taki etse, Cem Garipoğlu'nun ailesi çocuğa soyadlarını haklı çıkaracak şekilde küçüklüğünden beri saçma sapan yetiştirmese, o gece o kız o eve gitmese, belki... belki... belki... "belki" olasılğı ifade eder. Ama cinayetin sonrası düşülen acizlik "kesinliği".
Son olarak beni benden alan olay, şanlı müdürün Arman'la yaptığı konuşmayı "devletin telefonuyla Dubai'yle konuşamam" diye bitirmesi(Arman orada yaşıyor ya). Sahi sayın müdür siz işe LPG'li Şahin'le gidip geliyorsunuz değil mi.

Hiç yorum yok: