29 Mayıs 2009 Cuma

Ne Mutlu Türk'üm Diyene'nin Denilememesi... Açıklama

Dünkü yazıma yorum yapan Creature in Spaceship'in yazıma yaptığı yorum üzerine, bu konuyu tekrar yazma gereği hissettim.

Öncelikle bu tip hadiselerle ilgili bir yorumda bulunurken beni en korkutan şey, lümpen milliyetçilerle aynı frekanstan konuşmak. Ben de her aklı başında insan gibi 12 eylül rejiminin ülkemize en büyük armağanı olan altı boş milliyetçilikten şikayetçiyim. Daha henüz ilkokuldayken türkçe kitaplarında "bayrak şiirinde", "sana selam vermeden uçan kuşun yuvasını bozacağım" dizelerini küçücük beyinlere kazıyan bir rejimden söz ediyoruz.

Ama bence gözden kaçırdığımız bir nokta var ki, o da her ne kadar kulağa kaba gelse de bir toplumsal çimento için bir miktar şovenizme ihtiyaç olduğu. Bunu söylerken de referansımı devletler hukukundan alıyorum. Bir devletin var olabilmesi için gereken üç unsur, 1.toprak 2. ortak dil 3. millet olma bilinciyle birarada bulunan bir insan topluluğu. Ve yine tarih gösteriyor ki, burada belirtilen 3. hususun sağlanabilmesi için değişik etnik grupların bir potada eritilmesi gerekiyor. Zaten sorun da bu eritme sürecinde yaşanıyor çünkü bu durum ister istemez baskın olmayanların haklarının gaspı şeklinde sonuçlanıyor. Tarihte yaşanan bir çok soykırım ve diğer kanlı savaşların altında yatan neden de bu.

Öte yandan bu sağlanmadığı takdirde de çözülme kaçınılmaz oluyor, Yugoslavya, Çekoslovakya, günümüzde Irak buna en iyi örnek.

Ben bu realist söylemim altında "Ne mutlu Türküm Diyene"nin bir motto olarak kullanılmasını emsallerine göre son derece masum buluyorum(devlet bunu kullansa da). "Ne mutlu Türkiyeliyim diyene"nin ise kulağa daha hoş geldiğini kabul etsem de yukarıda ki nedenlerle günümüz gerçeklerine göre fazla iyimser bir fantazi olduğunu düşünüyorum, hele ki en gelişmiş demokrasilerde dahi bu varolmazken(hoş ben demokrasi, hukuk ve insan haklarını savunan ama bunların günümüz koşullarında sadece birer aldatmaca olarak dayatıldığına ve güçlü olanın isteklerine göre şekillenen kavramlar olduğu inancındayım). Yani baktığımızda bugün onca değişik grubun yaşadığı Avrupa'da Almanyalılık, Fransalılık(basklar korsikalılar) hatta Belçikalılık(adamlar valon-frankofon diye ayrılacak neredeyse) kavramları yokken (Amerikalılık dahi yok!), Türkiyeliliğin varolması imkansız.

Sonuç olarak benim hayal ettiğim ülkede milliyetçilik, insanların görüşleri yüzünden öldürülmediği, yarattıkları roman kahramanlarının söyledikleri yüzünden yargılanmadığı, adında "fener" geçiyor diye fenerbahçe'nin fener rum patrikahanesi takımı olduğunun sayılmadığı, öyle olsaydı dahi bunun bir sorun teşkil etmeyeceği, içinde şiddet barındırmayan her türlü görüşün özgürce ifade edildiği, ama bunun yanında da milli bir bilinç ve tutum sergilenerek bu ülkenin yani bizim haklarımızın birilerine peşkeş çekilmeyip sonuna kadar savunulduğu ve çıkar çatışması içerisinde bulunulan devletlerin içişlerine baskılarına boyun eğmeyen bir milliyetçilik. Ve bunun içinde azıcık şovenizmin yararlı olduğunu düşünüyorum... Ama asla azıcıktan fazla değil:)

"Ne Mutlu Türk'üm Diyene"

Hiç yorum yok: