29 Aralık 2009 Salı

Ertuğrul was here:6


"That was a good life" ne lan!(Yayın yönetmenliğinden ayrılan Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet mensuplarına yaptığı veda konuşmasını bitirirken kullandığı söz öbeği). Bari şu lafı ederken asistanına bir işaret vereydin de arka fonda "I did it my way" çalsaydı (Ufuk Güldemir bunu cenazesinde çalınmasını istemiş olmasa kesin yapardı).

Hayır, Serdar Turgut gibi hayatının bir bölümünü Amerika'da yaşamış olursun, orada edindiğin felsefeye uygun patronluk yaparsın anlarım ama sen İzmir çocuğu bir sosyologsun "That was a good life" ne yahu. Hep olmak isteyip olamadığın, bundan dolayı da bastırılmış duygularında saklı, yakışıklı jönün filmin sonunda sevdiği kızın kollarında ölürken ki karizmasına mı öykündün? Yoksa "ben hep farklı oldum, marjinalim, ben böyleyim"ci bir anlayışın bir ürünü mü "That was a good life"? Eğer öyleyse de çok hafif kalmış Ertuğrul bey. Tıpkı ex-damatınız Ercan Saatçi'nin spor servisi yönetmenliğinde hafif kaldığı gibi.

Marjinal olan adam, veda konuşmasında çıkar masanın üzerine önce hem duygusal hem de esprili bir konuşma yapar; sonra o güne kadar o masanın etrafında ayağını kaydırmaya çalışmış kim varsa teker eliyle göstererek "fuck you" "fuck you" "fuck you" diye bağırır en nihayetinde de Boggy Nights'ın sonunda Dirk Diggler'ın yaptığını yapar ve "I REST MY CASE" diyip odadan çıkar.

Bir de "That was a good life", kime göre neye göre diye sorarlar adama? "Tasting the best wines of the world" se "good life", here is my question "What about the "Honour" sir Honour?"
p.s.1 Fotoda da pek masum çıkmış mother docker...
p.s.2 Dirk Diggler'ın ne yaptığını bilen bilmeyenlere anlatsın:)

Hiç yorum yok: