30 Aralık 2009 Çarşamba
Sigara Yasağı
Sigara dumanından çıkan zehirin ortam ne kadar havalandırılırsa havalandırılsın, ya da ne tür bir klima kullanılırsa kullanılsın yok edilmesi mümkün değilken, böylesi bir yasa tasarısının kimlerin desteğiyle sunulduüu çok açık. Ayrıca hadi diyelim bu yasa kabul edildi ve mekanlar bu şekilde ikiye ayrıldı, misal sigara içen kocayla karısı bir bara gitti. Adam sigara içerken mecbur karısı da o dumana mağruz kalacak.
Kapalı alanlarda sigara yasağının hiç hesap edilmeyen bir faydası var. O da 13-18 yaş grubunun sigaraya başlamasını zorlaştırması. Malum karizmatik görünmek isteyen ergen bir mekanda gördüğü hatunu etkilemek için sigara içemeyecek. Hele bir de söylendiği gibi sigaranın paketi 10 lira civarı olursa insanlarınm bu boka başlaması iyice zorlaşacak.
Bunun ülke ekonomisine de büyük katkısı var. Sigara yüzünden sosyal sigortaya binen sağlık masrafları başlıca kalemlerden biri.
Bu yüzden yasak devam etmeli, paket fiyatlari 10 liradan az olmamalı ve hatta sigara dolayısıyla gerçekleşen hastalıkların tedavi ücretini sigortalar karşılamamalı. Sigara kartellerinin insan hayatının ırzına geçmesine artık dur denmeli.
Howww...Easy Cowboy!...(Söz başka ingilizce başlık yok)
Elbette bunun dışında da Ertuğrul Özkök'ün eleştirilen yanları var. Mesela iktidarlar süresince sergilediği dansözlere taş çıkartan figürleri, gündeme ilişkin olayların manipülasyonu(Malezya olur muyuz meselesi, Hiton arazisi, Bergama'daki altın madeni), ülkeyi yönetmek için lider ortaya çıkarma çalışması (Tansu Çiller'de tuttu ama M.Ali Bayar ve Sarıgül'de ellerinde patladı). Ama tüm bunlara baktığımızda, günümüz dünyasında medyanın yaptığı üç aşağı beş yukarı aynı şeyler. Yani bu durumda genel yayın yönetmeninin Ertuğrul Özkök ya da Fehmi Koru olması farketmiyor. Eliniz güçlüyse istemeden bu yola sapıyorsunuz. Zaten benim aşağı da bahsettiğim onurlu olma kavramı da bu pozisyonda olabilmeyi hazmedebilme yetisiyle ilgili.
Benim karşı çıktığım nokta dinci medyanın Özkök'e getirdiği eleştiri. Dün söyleşi yapılan tüm dinci gazeteciler Özkök'ün 20 yıllık görev süresi boyunca Hürriyet'e gerekli atılımı yaptıramadığıydı. Bunu kanıt olarak tiraj sayılarını ortaya koyuyorlardı. Ülkenin amiral gemisi pozisyonundaki Hürriyet'in günlük tirajı ortalama 450 bin miş.
Bunu Akşam'dan ya da Cumhuriyet'ten biri söylese anlarım da, elde ettiği 650 binlik satış rakamının %80'ini bedava abonelik yoluyla elde eden Zaman Gazetesi yazarı bu konuda ahkam kestiğinde ona "easy boy...easy" derim müsadenizle. Bugüne kadar siz hangi atılımı gerçekleştirdiniz pardon?(ha şu yaftalama reklamlarınız vardı değil mi?) Mevcut iktidar aleyhinde kaç yazı kaleme aldınız? Cemaatçi bir yapının atılımdan kastı nedir?
Özkök yerden yere vurulsun ama akbabalar bu işten sebeplenmesin lütfen.
29 Aralık 2009 Salı
Ertuğrul was here:6

28 Aralık 2009 Pazartesi
Oh Shit!

25 Aralık 2009 Cuma
Ayağımı Burktum...
23 Aralık 2009 Çarşamba
Ayrımcılık

Spor dünyası, ünlü Galli rugby yıldızı Garreth Thomas'ın(resimdeki canavar) eşcinsel olduğunu açıklamasıyla "sarsıldı". Biz de pek bilinmese de dünya çapında milyonlarca fanı olan bu sporda Thomas, bir nev'i Messi ayarında bir star.
Sporcuların eşcinsel kimlikleri yüzünden uğradıkları ayrımcılık uzun süreden beri tartışılan bir konu. Bu ilk olarak zamanında 1 milyon poundluk rekor transferle(zenci futbolcular arasında) Nothingam Forrest'a gelen Justin Fashanu ile patlak vermişti. Cinsel kimliğini açıkladıktan sonra gelen tepkiler üzerinde kariyeri inişe geçmiş ve bu süreç Fashanu'yu intihara teşebbüse sürüklemişti.
Günümüzde her ne kadar eşcinseller cinsel kimliklerini geçmişe göre daha özgür ifade edebilseler de bu durum spor sahalarında hala bir tabu olarak durmakta. NBA yıldızı John Ameachi, gay olduğunu ancak kariyeri sona erdikten sonra açıklayabildi, keza Garreth Thomas'ta sonlarına doğru ve boşandıktan sonra. Ki şöyle düşünün bu adamlar yolda kendilerine "naber lan totoş" demeye cesaret edebilecek adamları sürahi pozisyonuna sokabilecek güçte insanlar.(sürahi pozisyonu ne diyecek olanlara önce bir sürahiyi gözlerinin önüne getirmelerini daha sonra da kol uzvunun hangi şekilde durduğunda insanı sürahi biçiminde gösterdiğini düşünmelerini salık veririm.)
Bence ırkçılık gibi eşcinsellere olan ayrımcılığı sona erdirmek için FİFA ve diğer spor birlikleri olaya el atmalı. Çünkü bu insanlara yapılanlar resmen ayrımcılık, dahası kendilerini işlerine tam olarak konsantre edemedikleri için gösteremedikleri performansları mensup oldukları spor dalları için gelirlerin azalması demek.
Son olarak eşcinselliği bir tür ahlaksızlık ve rezillik olarak görenlere John Amaechi'den örnek vererek yazımı bitireyim. Amaechi kendisi sakatken ona kucak açan ve orada gösterdiği performansla yıldızı parlayıp diğer takımlara çok daha yüksek paralara transfer olabilecekken, "vefa"nın sadece bir semt adı olmadığını bilerek Orlando Magic'e diğer tekliflerden çok daha az bir rakama imza atarken, sapına kadar errrrkek Carlos B(L)oozer, kendisini ortaya çıkartan Cleveland'la prensip anlaşması yapıp ertesi gün 3 kuruş fazla para için Utah'a imza atmıştı.
22 Aralık 2009 Salı
Liverpool ve Man. United'ı Bekleyen Tehlike

Bir önceki entrymde Bank of Scotland'dan bahsedince serbest çağrışım yoluyla aklıma geçenlerde İrlanda'lı bir dostumla yaptığım sohbet geldi. Söylediğine göre ekonomik kriz en çok rus oligarkları ve arap şeyhlerinin el attığı Premier Lig'de Liverpool ve Manchester United'ı vurmuş. Bilindiği üzere Manchester United şu anda Amerika'lı dolar milyarderi Malcom Grazer'ın elinde. Grazer'ın başı zaten petrol krizi nedeniyle iyice dertteyken, son global ekonomik krizle daha da dibe gitmekte. Kurtuluş yolu olarak Manchester United üzerinden borçlanmayı deniyor. İngiliz yasalarına göre bir klübün %30 dan fazla hissesini elinde tutan birinin borçlanma yetkisi var.Bunu bilen Manchester taraftarları, klübün geleceğinden endişeli olduklarından United of Manchester adında bir klüp kurdular ve şu anda amatör ligde mücadele ediyorlar.
Liverpool'da ise işler daha da kötü. Klübün sahibi Amerikalılar, Bank of Scotland'dan dünyanın borcunu aldıktan sonra, ekonomik krizle birlikte banka batınca, tasfiye memurları ilk iş olarak Liverpool'da ki alacakların peşine düştüler. Şimdi klübün sahipleri fellik fellik bu borcun altından kalkabilecek arap sermayedar peşinde. Elbette Dubai'nin çökmesinden sonra yağı azalan fellahların bunları artık nerelerine süreceğini bilecek şekilde hareket etmeleri beklendiğinden, şu an için Liverpool'a destek çıkacak birilerinin bulunması zor gözüküyor.
Arkadaşın dediğine göre, iki klüp de tüm umutlarını şampiyonlar liginden gelecek gelirlere bağlamış durumdalar. Öyle ki önümüzde ki 10 yıl boyunca Şampiyonlar Liginde en az çeyrek final göremezlerse her iki takım da batma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Man. U açısından şu an için işler iyi durumda, takım makine intizamında tıkır tıkır gidiyor. Ama Liverpool için hiç de öyle değil. Bu sene gruplardan çıkamadılar, ayrıyeten sene sonu şampiyonlar ligi vizesi için gereken ilk 4 sıra hayalin dahi ötesinde(e biraz hakettiler bunu sen git Xavi Alonso'yu sat, orta sahayı Insua'ya bırak, adam gibi stoper alma, sadece Torres'le Gerrard'ın ayağına bak). Bu yüzden devre arasında ya da sezon sonunda Torres, Kuyt, Glen Johnson ve hatta Gerrard gibi yıldızlar satılırsa sakın şaşırmayın.
Tüm bu tablo açısından en iyi küb Arsenal gözüküyor. Meğerse adamlar boş yere oyuncu satıp durmuyorlarmış. Tüm bunları yeni stadlarının borcunu ödemek için yapıyorlarmış (Ben Emirates yaptı stadı diye biliyordum). Arkadaşın iddiası önümzdeki senelerde Arsenal'in ligdeki kupalara ambargo koyacağı yönünde. Bekleyelim ve görelim...
21 Aralık 2009 Pazartesi
Eşekte Su Kaçıracak Organ Bırakmamak!

Bugün bir hesaba para havale etmek için hesabımın bulunduğu (üstün körü okuyanlar için tekrar ediyorum hesabımın bulunduğu) Garanti Bankasına gittim. 150 liralık havale için, benden 25 lira işlem ücreti istediler! Ohhhhhaaaaa! Tekrar ediyorum 150 lira için 25 lira!
"Aman bacım nitting! Ben zaten adamlarla 3 kuruş için otuz saat pazarlık ederken bu 25 lira da neyin nesi" hezeyan ve serzenişlerim üzerine, saolsun gişedeki hanımefendi işlemi bankamatikten gerçekleştirirsem bana maliyetinin 3 lira olacağını söyledi.
Hadi iki bankamatikten birinin bozuk olduğu ve diğerinin önünde derbi maçı öncesi şampiyonluğa oynayan konuk takım için ayrılan bilet kuyruğu tadında agresif bir sıra olmasına ve dondurucu soğuğa rağmen gittim ve işlemi oradan gerçekleştirdim ama 3 lira dahi 150 lira için fahiş değil mi? % 2 yahu! E ben de batmam ki o zaman. Hayır madem üçüncü dünya ülkesiyiz, tüketici hakkımız falan nanay, e o zaman neden millete piyasanın biraz üstünde faizle borç veren karşı komşum Hıdır amcayı tefeci diye içeri tıkıyorsunuz. Irza geçme, kurumsal yapıyla mı mümkün sadece?
O zaman ben de bundan sonra motto olarak "ey müşteri gel paranı yatır, seni öpücez, sadece dudaklarımız değecek, ufak ihtimal dilimiz, sevişedebiliriz, çok istersen birlikte de olabiliriz"i benimsemiş harbici bankalarla çalışacağım. En azından başıma gelecekleri bilerek yaşarım. Hatta isim de vereyim "T.Coşkun Bank".
18 Aralık 2009 Cuma
Tipe Bak Hizaya Gel

17 Aralık 2009 Perşembe
Son 15 Yılın En İyi 15 Yerli Şarkısı
15 Numara
Oooof Offfff- Gülşen (Ben de anısı da ayrıdır bu şarkının. Uludağ Magic World'te 100 kaat bayılıp konserine gitmiştim. Magic World'ü bilenler için söylüyorum, Beşiktaş, deniz tarafında ki kaleye... Yok o başkaydı. Bilmeyenler için gelsin o zaman, sahne bardan baya bir uzakta.Tam bardan içki isteyecekken Gülşen aniden sahneye çıkıp bu şarkıyı söylemeye başlayınca, görsel şölene yetişebilmek için elimde içkilerle koşmaya çalışıp, taibatı itibariyle kaygan olan fayans zeminde kayıp, kendimle beraber 3 kişiyi daha düşürerek kırılması zor bir rekora imza atmıştım. Ayrıca o gün Jandarma kuvvetlerimizin nasıl dosta güven, düşmana korku saçtığını, düşmemle, mekanda kavga çıktığını sanarak ellerinde coplarla anında yanı başımda bitmeleriyle net olarak görmüştüm. Merak etmeyin diğer şarkılarda böyle anılarım yok)
14 Numara
Zalım- Yalın (Elin Frodo'su şimdi ithal top modellerle geziyor, buna kıl olmuyor değiliz)
13 Numara
Gamzelim- Serdar Ortaç ( Hayatta kız tabiriyle "Serdar"ı öveceğim aklıma gelmezdi ama ne demişler Sezar'ı öldür, hakkını yeme(yoksa ver miydi) Neyse verdim gitti)
12 Numara
Paramparça- Teoman ( Gamzelimin hemen altında olması eğreti durdu kabul)
11 Numara
Jest Oldu- Mustafa Sandal (Ayrıca "Araba" albümü gelmiş geçmiş en iyi Türkçe albümlerden birdir)
10 Numara
Kadınım- Levent Yüksel (e bir tane de cover olsun ama dimi)
9 Numara
Tutamıyorum Zamanı(Akustik versiyon)- Kenan Doğulu
8 Numara
Sen Ağlama- Badem
7 Numara
Yalan Dostum- Kurban (yalan mı)
6 Numara
Tenimizin Uyumu- Asuman Krause (Tamam biraz torpil geçtim ama hakediyor be Asuman'cığım)
5 Numara
Skalonga- Athena (Az mı coşturdular bizi)
4 Numara
Zor- Nev (Ağlamak istiyorum sayın seyirciler)
3 Numara
Bir Derdim Var- Mor ve Ötesi
2 Numara
Cambaz- Mor ve Ötesi ( En iyi albüm budur)
Veeeee 1 Numara Dırırırırırırırırırrırırırırrırırırırrır Tıss!
Ananı Niyolay Yee Yeeeeeeeeeeeee- Deeeeeeeeermişim
Elbette Köprünün Altında- Duman
11 Aralık 2009 Cuma
Kıyamet
Atasözü aklıma gelmedi:(

10 Aralık 2009 Perşembe
Tavşan Woods

Aaa çocuğun tipine bak yahu bunda hiç "fucker face" yok ki, tam bir aile babası diyen bayan okuyucularıma rule numero uno yu hatırlatmak isterim... Para var saadet var:)
Bir İsmo klasiği

BEŞİKTAŞ’ın Şampiyonlar Ligi’nde CSKA Moskova ile oynadığı maçta bir sahne herkesin dikkatini çekti. Rüştü sakatlandığı için oyunun durduğu anda İbrahim Üzülmez ile Milos Krasic, 40 yıllık dost gibi koyu bir sohbete daldı. Ruslar’ın yıldız futbolcusu ile çat pat İngilizce konuştuğunu belirten Beşiktaş kaptanı, aralarında şu diyaloğun geçtiğini söyledi:
9 Aralık 2009 Çarşamba
Embesiller

Elbette herkes istediği görüşü sonuna kadar savunabilmeli, buna diyecek bir şey yok ama Genç Siviller adlı bu örgütlenmenin son yaptığı kabul edilebilir gibi değil. Atılan moltof kokteyliyle yakılan İETT otobüsü içerisinde yanan ve 1 ay sonra da vefat eden Serap Eser'in cenazesinde , bir kaaç ay önce G.Doğu'da havan atışıyla öldüğü iddia edilen Ceylan Önkol adına çelenk göndermelerinden bahsediyorum.
Bir kere bu okumuş çocuklar daha bir cenaze töreninin siyasi şova çevrilmemesi gerektiğinden habersizler. İkincisi diyelim ki, burada mesajınız biz terörün her türlüsüne karşıyız olsun, bu mesaj bu şekilde mi verilir. Ben size açık söyleyeyim o cenazeye katılan genç sivrileri bilen ve o çelengin onlar tarafından gönderildiğini bilen herkes şu mesajı almıştır; "türklerden ölen var ama kürtlerden de var".
Genç Sivriler üzerlerine oturdukları organları yeterince abzorbe edebilme kabiliyeti olduğuna inanıyorlarsa, Diyarbakır'da herhangi bir teröristin cenazesinde tanınmış şehitlerimizden biri adına çelenk göndermelerini bekliyorum. Hatta isim de vereyim Dağlıca baskınında şehit olan jandarma er Lokman Eker.
8 Aralık 2009 Salı
Ters Açı
Tokat'taki saldırı elinde silah dağa çıkan vasıfsız terörist işi olamaz. Bu saldırı ülkedeki türk-kürt savaşı için patlatılmasını hedeflenen barut fıçısının fitilinin ateşidir. Burada hükümete ve yandaşlarına şu soruyu sormak lazım, ergenekoncu diye o kadar adamı içeri tıktıktınız. Demek ki bu ülkedeki tüm terörist aktiviteler bu insanların işi değilmiş. Peki şimdi bu saldırıyı kimin üzerine yıkacaksınız?
Parlak Buluşlara Devam

Hayır Duanız Yeter
Evreka!
