9 Mart 2009 Pazartesi

Feel Like a HIYA-AAAAAR!

Sanırım THY'nin yolcusunu "star gibi hissettirme" hatta Kevin Costner sandırıp hosteslerle cilveleştirme cüretine dahi vardıran şekilde şımarttığı iddiası sadece reklamlarda gerçekleşen bir vak'a.

Perşembe gecesi bir iş seyahati için gittiğim Marmaris'ten, Dalaman-İstanbul seferiyle dönmeyi planlarken HAVAŞ servisinde yolcuların kulaktan kulağa "sefer iptal" dedikodularını pek kafaya takmadım. Ne de olsa cep telefonuma seferin iptali ile herhangi bir mesaj vs. gelmemişti, THY gibi "profesyonel" bir şirket bunu yolcularına mutlaka önceden bir şekilde haber verirdi. Bu arada şunu da belirtmem gerekir ki Marmaris- Dalaman arası HAVAŞ ile 1.5 saat sürmekte ve ücreti 25 TL.
Saat 18.30 da kalkan otobüse binip 21.00 uçağı için alana geldiğimde, otobüsteki konuşmaların dedikodudan öte olduğunu öğrendim. Nitekim güvenlik kontrolü için dedektöre yanaştığım sırada, güvenlik görevlileri uçuşun olumsuz hava şartları nedeniyle iptal olduğunu açıkladılar. Halbuki Marmaris'te şiddetli bir lodoss olmasına rağmen Dalaman'da yaprak kımıldamıyordu, ben kendi kendime "herhalde yükseklerde fırtına var" diye düşünürken, görevliler beni doğrularcasına, iptal sebebinin yüksek irtifada ki kötü hava koşulları olduğunu açıkladılar. İşin bu noktasına kadar benim açımdan herhangi bir sorun yoktu, zira insan canı her şeyin üstünde olduğu için Dalaman'da geceleyip sabah 9 uçağıyla İstanbul'a dönmekten başka bir çare yoktu. Öyle de yaptım, diğer yolcuların "o uçak buraya gelecek ve kalkacak!", "söyleyin bodrum uçağının kaptanına biz gelene kadar uçağı bekletsin!" gibi akla ve mantığa sığmayacak talepleri arasında kontuara geçip biletimi sabah 9 ile değiştirdim.
Buraya kadar her şey normaldi, ama bundan sonrasını anlattığımda thy nin neden insanlara star değil de hıyar muamelesi yaptığını daha iyi anlayacaksınız.
Saat 21.00 olmuştu, alandaki görevliler yolcular şu opsiyonu sundular; marmaris'e sizi geri götürebiliriz, ki bu mantıksızdı, çünkü 1.5 saatlik yolu geri dönüp sabah tekrar aynı yolu geri gelme işkencesini yaşamak saçmaydı.İkincisi ise saat 5.30 İzmir uçağı ile İstanbul'a gitmek isteyenleri İzmir'e götürme fikriydi. Dalaman'dan 4 saat yolculukla İzmir'e! Ne için? Dalaman'dan kalkacak 9 uçağından 3 saat önce İstanbul'da olmak için... İstanbul aktarmanız yoksa bu da çok saçmaydı.
Ben alanda yaşanan büyük tartışmanın ortasına girip, insanlara yüksek sesle avukat olduğumu; sefer iptaline yapacak bir şeyin olmadığını, isteyenlerin İzmir'e gitmesini ama Dalaman'da kalacak olanlar için THY nin gece otel ayarlamasını ve otel ücretinin ödenmesini, Marmaris'e dönüp sabah 9 uçağı ile İstanbul'a gidecek olanlara ise sabah HAVAŞ otobüsünün ücretsiz olarak karşılanmasını talep edeceğimi söyledim. 100 e yakın kişinin oluşturduğu kalabalık bir anda sakinleşti (işte o an kendimi star gibi hissettim:) Alan görevlisini karşıma aldım ve taleplerimi ilettim. Kendisi bana şu yanıtı verdi;
-Otel ayarlarız ama ücretini ödemeyiz,
-HAVAŞ'la Marmaris'e bedava götürürüz ama sabah ki otobüsün 25 TL lik ücretini ödemeyiz.
Ben yine sakinliğimi bozmadım ve görevliye kendisinin taleplerimizi karşılama yetkisine sahip olamayabileceğini ama İstanbul'da ki merkezden yetkili birisini aramasını ve bu yetkili de taleplerimizi kabul etmezse bunun bize yazılı ve altında talebi reddedenin unvanı ile imzasını belirten bir şekilde tarafımıza iletilmesini istedim(IATA kuralları gereği 24 saatten az bir zaman kala iptal edilen sefer için her bir yolcuya en az 250 EURO + masraflarının ödenmesi gerektiğini de hatırlatarak). Zaten esas olay burada koptu, görevli bana İstanbul'u arayamayağını söyledi. Ben de bunun üzerine çileden çıkarak şu şekilde adama çıkıştım;
"Bana bak burada bu kadar kişiyi sakinleştirdim, üstüne üstlük adam gibi taleplerde bulundum. Kalkmış bana artistlik yapıyorsun, ara İstanbul'u adamı hasta etme lan!(burada biraz bağırdım). Bu çıkışım üzerine görevli bir anda kıvırarak, "ama beyefendi bu saatte İstanbul'da kimse olmaz" dedi. Ben de bunun üzerine;
"Yapma yahu! Sizin uçaklar 9-17.00 mi sefer yapıyor? Hem Dalaman'da gece uçak düşse ilgililer açıklama yapmak için sabahı mı bekleyecek?" diye sordum. Görevli bana gayet sakin bir şekilde "beyefendi olasılıklar üzerine sizle tartışamam" dedi. Ben tam artık çıldırmak üzereydim ki, arkalardan gelen inceden "bir saniye beyefendi" sesiyle durdum. Badem bıyıklı, tıknaz orta yaşlı bir bey bana kendini tanıttı, kendisi Dalaman hava alanının istasyon şefiymiş. Bana gayet kibar bir tonda odasına gelmemi söyledi ve görevliden İstanbul'u aramasını istedi.
Malesef görevli haklıydı İstanbul'da bir allahın kulu yoktu. Yapacak bir şey yoktu, istasyon şefinden istediğim belgeyi kendisinin hazırlamasını talep ettim, kendisi de bunu kabul etti. Bunun üzerine aşağıda bekleyen yolcuların isimleri alındı ve herbiri adına tek bir belge düzenlemeye başladı. Ama o da ne! Zaten standart bir metin olan belgeyi hazırlayan koskoca istasyon müdürü, bilgisayarın klavyesindeki tuşlara sadece sol el işaret parmağıyla basıyordu. Bir ilkokul öğrencisinin maksimum 10 dakika da hazırlayabileceği belge 1 saat 15 dakika da hazırlandı(yanlış anlamayın sakın her bir yolcu için ayrı belge düzenlenmedi, tek belgeye tüm yolcuların isiimleri yazılıp ki alanda kalan 30-35 kişiydi, kişi sayısı kadar print out alındı).
Tüm bu işlemler yapılırken yaşanan iki olay ise THY'nin kimlere emanet edildiğinin acı bir göstergesiydi. Bizim şef klavye ile debelenirken, genç bir yolcu Singapur uçağını kaçırdığını söyledi. Bizim şef'in olaya getirdiği çözüm muhteşemdi, "Sevgili kardeşim o konuda bir şey yapamam ama seni BANGKOK'a götürebilirim" ulan sanki Harem yolcusunu Esenler'e bırakıyor!
Oğlan aldığı bu cevap karşısında devreleri yakıp boş gözlerle istasyon şefine bakarken içeri başka bir bey girdi. Adam kızıyla beraber luftansa seferiyle sabah 6 da İstanbul- Frankfurt, Frankfurt- Orlando uçuşu gerçekleştirecekti. Lufthansa'ya biletler için 4.000 tl ödemişti. Bizim şefin yanıt gene aynıydı, "sevgili kardeşim o konuda bir şey yapamam". Zamanında bir kaç Amerika seferini luftansayla gerçekleştirdiğimden, Frankfurttan kalkan Amerika uçaklarının öğleden sonra sefer yaptığı aklımda kalmıştı. Adamın yanına gidip kendisine, "beyefendi acaba sabah istanbul-frankfurt seferi yapan thy uçağına yer bulsak sizin için uygun olabilir mi? diye sordum" Adam elbette dedi. Hemen şefe dönüp bir baksak hemen dedim ve o inanılmaz cevabı aldım "benim bilgisayarda seferler görünmüyor" diyerek adam içinde thy nin tüm uçuşlarının yazılı olduğu kalın bir kitapcık uzattı.
-Nasıl yani? dedim - İnternetiniz yok mu?
-Vaaaaaaar, dedi istasyon şefi. Hiç münakaşaya girmeden - Bir saniye izin verin, diyerek bilgisayarın başına geçtim, thy nin web sayfasına girip sefer saatini öğrendim,
- Sabah 10 da 350 tl ye uçak var yerel saatte 12 de orada sizin orlando uçuşunuz 14 te. Tek sorun buradan istanbul'a yetişmeniz. Adam saatine baktı 21.30 du. Zaten araba kiralamıştım ve benden sefer iptali yüzünden para almadılar diyerek bana binlerce teşekkür ettikten sonra hemen istanbul'a yola çıktı( bu arada avis'in mantalitesiyle thy mantalitesini karşılaştırmanızı tavsiye ederim).
Adam kapıdan çıkarken istasyon şefi seferin açık kaldığı ekrana bakıyordu. Bana "vay anasını demek böyle de öğrenilebiliyormuş seferler" dedi. Bu noktadan sonra söyleyecek bir şeyim olamazdı. Sadece güldüm ve işlemlerin bitmesini bekledim. Uzun bir bekleyişten sonra belgelerimi alıp kapıdan çıkarken, kendisine şöyle dedim;
- Bakın beyefendi, siz çok iyi niyetli bir insansınız. Buradaki insanlara yardım etmek için çırpındınız, ama siz bu işe ehil değisiniz. Belki siz aldığınız eğitim sonucu camilerde çok iyi ezan okurdunuz, halka çok iyi vaaz verirdiniz, ama bu işi yapamazsınız. Bulunduğunuz makamı işgal etmenizin tek nedeni belirli bir kesimin adamı olmanız ve inanın başka bir kurumda olsanız bu beni rahatsız etmezdi, bugüne kadar tüm iktidarlar kendi kadrolarını bir yerlere yerleştirdi. Ama siz sıfır hatayla çalışması gereken, insanın emanet edildiği bir kurum için çok önemli bir hava alanının başındasınız ve daha thy nin internet sitesinden bi habersiniz. Siz böyleyken, sizin üstünüzde çalışan ve sizin gibi bu işe ehil olmayan insanların çok daha kritik pozisyonlarda görev aldıklarını tahmin etmek zor değil ve tüm bunları gözlerimle gördükten sonra zorunlu olmadıkça thy yi tercih etmem mümkün değil. Bugün bir uçak düşer "nazar değdi" dersiniz ama yarın bir başkası düşerse uluslararsı alanda itibarınız sıfırlanır ve bu ülkeye trilyonlara patlar. Teknisyen almadan son model uçak almakla, deve kesmekle, inşallahla maşallahla bu işler yürümez. Kurumunuz kar edeceğim diye mağdur ettiği yolcuları bağlı olduğu kurallara rağmen kazıklayarak konaklama giderlerin dahi karşılamayı redderken, hangi sıfatla ve yüzle dünya lideri olmaya oynuyorsunuz. Gidin biraz avrupalı şirketleri örnek alın da şu şark kafanızı biraz aydınlatın. Bir de Lufthansa yolcusunu ortada bıraktıktan sonra biz star alliance a üyeyiz diye boşa hava atmayın.(keşke "daha da binmem size" deseydim ama diyemedim)
Son olarak tüm bu olumsuzlular içerisinde İsmail Ateş ve Koray adlı çok iyi iki insanla tanışıp Dalaman Park otelin lokantasında şahane bir rakı muhabbeti çevirmek işin güzel tarafı oldu.

Hiç yorum yok: